Ben sana hep üşüyordum,
Çünkü kıştım.
Nakıştım, bakıştım.
İnkâr etmiyorum da bunu
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
Ve lütfen inkâr etme,
Sana en çok ben yakıştım...
Özdemir Asaf
Ben sana hep üşüyordum,
Çünkü kıştım.
Nakıştım, bakıştım.
İnkâr etmiyorum da bunu
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım.
Ve lütfen inkâr etme,
Sana en çok ben yakıştım...
Özdemir Asaf
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
_______________________________________
sen güzel insansın
herkes biliyor bunu
yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun
- saçlarımı düz bir denize ısmarlıyorum
utanma! ayıp değil ki bu
bak ben utanıyor muyum?
kanayana kadar dizlerim, misket oynarken
hem unutma herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara.
__________________________________________
bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
bundan gözlerimdeki kayalık,
içimdeki serseri buzullar
dürtme içimdeki narı
üstümde beyaz gömlek var.
__________________________________________
Aklıma suyun intiharı geliyordu hep
Şelale deyince
Divaneliği söylüyordum
Sana böyle akmaktan çok korktuğum içindi.
Birhan Keskin
Sonra içime ve hatta dışıma kapandım.
Küsmek gibi bir şey.
Bir çeşit gölge fesleğeni.
Bir çeşit olmayan hayat.
Zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim.
Epeyce göçebe yaşadım, sadece iki valizim oldu.
Bir yığın insan tanıdım.
Ama hep yalnızdım.
Didem Madak
gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan
sicim yağmur taklidi
bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan
bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.
parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut
onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla
parmağıma düşen bir damla kandı aşk.
seni sevince pazara çıktım sevinçten
enginar aldım ''süper enginarlar'' diye bağıran adamdan
oturup ağladım sonra, şaşırdın.
bu ''süper'' oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
canımın acısıydın.
ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.
sevişmiştik.
evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri
sevişmiştik.
biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü
boşaltmış gibi
seni sevince kıpırdayan her şiiri
kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.
sonra gittin.
birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
sonra gittin.
çocuk oldum bir daha, ağladım.
kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
kitaplar, aşk, her şey.
her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
sonra gittin.
beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
söz dedim, söz verdim.
ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
güneşi özledim, sonra seni
keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
sonra gittin
gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda
sicim yağmur taklidiydi
artık iyice inceldi.
didem madak
Nasılsın?
Seni bir kere görsem ilk bunu sorardım, şayet bugünlerde hiç kimse sormuyor bunu. İnsanlar birbiriyle konuşmuyor, sadece kendini anlatmak istiyor. Ben dinlemeyi isterdim herkesin aksine.
Şimdi anlat nasılsın? Mesela Tanju Okan dinliyor musun? Öyle sarhoş olmak istiyor musun örneğin?
Hercai'yi ne güzel söylemiş değil mi Birsen?
Yani havadan sudan konuşsak... Ya da suya yazılan yazılardan.
Beni soracaksın bir yerden sonra. Benim en iyi dostum içkim sigaram. Onlar da terk ederdi, olmasa param. (Sen kadınım?)
(Dostlar seyrelmiş, beyhude lafla vakit dolmakta.)
Ben yana yana öğrendim. Ya sen?
(Kül olup sana yeniden uçmaya...
Ben düşe kalka öğrendim, sen o yollardan geçme diye.)
Kitap okuyor musun bu aralar? Mesela Nilüfer'den Aşk Kitabı'nı?
Ayrılmak kanun mu? (Sevdim, sevdim, bak ne hale geldim.)
Nerelere gidiyorsun? Mesela Kış Bahçeleri'ne gittin mi?
(Sevme beni, senin sevmelerine kalmadım.)
Bu kış da efkarlıyım. (Başını eğme dik tut, bu bi Rüya'ydı farz et.)
Düğünümüzde Güldaniyem çalsın mı?
(Gidene bak gidene, gidip de dönmeyene
Nasıl gönül vereyim, kendini bilmeyene, sana yandım Güldaniyem.)
Dertlerimin dermanı olur musun, Hercai?
(Gel yarim ol, sevdalım ol, sultanım ol, fermanım ol.
dertlerimin dermanı ol, Hercai.)
-Gönlümde dolanırsın hep o halinle.-
Giden gitti yan Ateş Böceği,
Şarkını söyle, sazını çal.
Bi' bildiğin var da susuyor gibisin.
biz satranç oyuncusuyuz sevgilim
üzerimizde kara bir leke
biz satranç oyuncusuyuz
inanmıyoruz ceketlere düğmelere
inanmıyoruz takvimleri savurarak gelen geleceğe
işte yitirdik bütün taşlarımızı
darmadağınık oyun tahtası
bir tek şahımız duruyor sevgilim
Barış Bıçakçı / Bir Kitabın Sayfaları