14 Mayıs 2018 Pazartesi

The Invitation

It doesn’t interest me what you do for a living. I want to know what you ache for, and if you dare to dream of meeting your heart’s longing.

It doesn’t interest me how old you are. I want to know if you will risk looking like a fool for love, for your dream, for the adventure of being alive.

It doesn’t interest me what planets are squaring your moon. I want to know if you have touched the center of your own sorrow, if you have been opened by life’s betrayls or have become shriveled and closed from fear of further pain. I want to know if you can sit with pain, mine or your own, without moving to hide it or fade it or fix it.

I want to know if you can be with joy, mine or your own, if you can dance with wildness and let the ecstasy fill you to the tips of your fingers and toes without cautioning us to be careful, to be realistic, to remember the limitations of being human.

It doesn’t interest me if the story you are telling me is true. I want to know if you can disappoint another to be true to yourself; if you can bear the accusation of betrayal and not betray your own soul; if you can be faithless and therefore trustworthy.

I want to know if you can see Beauty, even when it’s not pretty, everyday, and if you can source your own life from its presence.

I want to know if you can live with failure, yours and mine, and still stand on the edge of the lake and shout to the silver of the full moon, “Yes!”

It doesn’t interest me to know where you live or how much money your have. I want to know if you can get up, after the night of grief and despair, weary and bruised to the bone and do what needs to be done to feed the children.

It doesn’t interest me who you know or how you came to be here. I want to know if you will stand in the center of the fire with me and not shrink back.

It doesn’t interest me where or what or with whom you have studied. I want to know what sustains you, from the inside, when all else falls away.

I want to know if you can be alone with yourself and if you truly like the company you keep in the empty moments.


Oriah Mountain Dreamer

From the book THE INVITATION by Oriah "Mountain Dreamer" House published by HarperONE, San Francisco. (c) 1999 All rights reserved. 

13 Mayıs 2018 Pazar

Davet

Bir adamın şunları yazdığına tanık oldum:

"Cidden birini tanımak istiyorsanız, dinlediği müzikleri, izlediği filmleri, okuduğu kitapları tek tek okumak istersiniz. 

Siz de birine eğer ki ilgi duyuyorsanız, dinlediğiniz müzikleri, hayran kaldığınız filmleri, iki kere okuduğunuz kitabı okutmak istersiniz.

Daha çok tanışmak için sanat akımlarına başvurulan bi' aşk hikayesi işte. Hani ''bu müzikte ne buluyorsun?'' diyemez, o olup içindeki anahtar kelimeyi ararsınız. Sana ters olduğu halde, kitabı eline alıp bir an önce bitirmek için kendinle yarışırsın. Sırf daha çok kaynaşmak için... 


İnsanların ruhu sanat akımlarında gizlidir."



Ve daha sonra Kanadalı yazar Oriah Mountain Dreamer'ın "Davet" yazısıyla karşılaştım:

''Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Neyi özlediğini, kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum.

Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için aptal biri gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.

Ay’ının etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor. 
Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığını, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.

Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum.

Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip, coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum.

Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum. Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum.

Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum. Ve kendi hayatını, onun varlığından kaynaklandırabileceğini.

Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını; bir gölün kenarında durup dolunay yansımasına “Evet!” diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.

Nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğu beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan, çocuklar için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.

Kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum.

Nerede, kiminle, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.

Kendinle yalnız kalıp kalamadığını, ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden 'kendini' gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.''