22 Temmuz 2018 Pazar

Her Şeyin Başı Su

Bazı insanlar aile kurmaya önem verirler, yani buna değer verirler; bazılarıysa başka birtakım şeylere değer verirler, bunlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez birey, toplumun içinde erimiş olan birey. Toplum koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yok sayma halidir, koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır, iyi bir işe girmek için yarışır, güzel bir kadınla evlenmek için yarışır... Devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu...
-- Aslında kazanmak nedir ki? En büyük zaferi kazandığında bir Antonious olduğunu düşün; Paris'e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu... Yalnız kaldığın o anda "n'oldu be, şimdi n'olacak?" diyorsan kaybedensin sen, kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.
-- Peki bunun farkında olmak; yaşlı bir kızılderilinin dediği gibi, "hayatın bize sunamadıklarını mı sunar" yoksa bir radyo dinleyicisinin dediği gibi "sanat diğer tüm şeyler gibi seks için midir?". Yaşlı bir kızılderili ne kadar yanılabilir?
-- Bazen yanılabilir.
-- Bazen susar.
-- Bazen konuşmak ister.
-- Bazen dinlemek ister.
-- Bazen yalnız kalmak ister.
-- Bazen arkadaş ister.
-- Bazen gitmek ister.
-- Gider bazen,
-- Bazen gidemez.
-- Bazen hiç gidememekten korkar.
-- Bazıları sonsuz neşeye doğar,
-- Bazıları sonsuz geceye.
-- Bazen ölürsün.
-- Bazen ölemezsin, bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin.
-- Bazen kendinden uzaklaşmak ister insan.
-- Bazen gidersin, sırf dönebilmek için.
-- Bazen ağlarsın bayağı.
-- Bazen ağlayamıyorsun bayağı bayağı... Bazen içiyorsun, bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da bazen sen zaten içmeye gidiyorsun; bazen Acıbadem'den bir taksiye biniyorsun "Kadıköy'e" diyorsun; bazen yüzüne bile bakmıyor.
-- Bazen bir kadın geliyor, oturuyor karşına ve ağlıyor.
-- Kadınlar hep ağlıyor.
-- Bazen bir kadın sana, "en çok korktuğum şey bir kadının gözyaşıdır" diyor kendi adına, "eğer çok sevdiysen" diyor, "eğer çok sevdiysen", oysa bilmiyor ki sevmek de bir ana ait.
-- Her şeyin başı su.
-- Felsefenin de.
 


"Her şeyin kaynağı su'dur."

 İşte Thales’in felsefesini özetleyen cümleydi bu. Aynı zamanda felsefenin de doğuşunu simgeleyen bir yargı da diyebiliriz.

 Grek’lerin Anadolu’da var olan, aynı zamanda büyük bir ticaret kenti olan Milet’te doğar Thales. M.Ö. 6. yy’da yaşadığı ve o güne kadar ilk felsefe yapan kişi olduğu söylenir. Dönemin şartlarından dolayı, Thales’i anlayabileceğimiz ya da hayat öyküsünü doğrudan öğrenebileceğimiz çok fazla kaynak bulunmamaktadır. Bu konuda Aritoteles’in yorumları kaynaklık edecektir bize.

 Felsefenin tarihi araştırılırken, Thales başlangıç kabul edilir. Peki, Thales’i felsefeye yönlendiren neydi? Neden başka biri değil de Thales ilk filozof oldu?

 Aristoteles; "bilim ve felsefe, dış ihtiyaç bir dereceye kadar tatmin edildiğinde ve insanların başka uğraşlar için boş zamanı kaldığında başlayabilmiş olmalıdır” der. Evet; felsefe, zaman ayrılması gereken bir uğraştır. Düşünme eylemidir felsefe. Hayati ihtiyaçlarını tamamlayamayan, günü kurtarmaya çalışan kişiler evreni sorgulamaya gereksinim duymazlar şüphesiz. Çünkü bu düşünme eylemine ayıracak zamanları yoktur. O halde felsefenin, zengin bir ticaret kenti olan Milet’te doğması tesadüf olarak görülmemelidir.

 Thales, Mısır’da da bulunmuştur. Oradaki yaşamın Nil nehri taşkınlarına göre şekillenmesi, Thales’in merakının uyanmasını sağlar. Kendisi de zaten bir sahil kenti olan Miletli’dir. Gittiği her yerde suyun hayata bu denli etkisi dikkatini çeker. Artık Thales’i meşgul eden soru ortaya çıkmıştı. “evrenin ana maddesi nedir?” Gerçekten de evrenin ana maddesi neydi?

Thales’in bu konuda kendine ait tamamen teorik düşünceleri vardır.
Bu görüşler evrenin bir başlangıcı olması yönündeydi. Yani “hiçten hiçbir şey meydana gelmez” kuramına dayanır. Bu başlangıç daha sonraki değişim ve dönüşümlerde, özde aynı kalan temel bir ilke olarak yer alır. Her şeyin özünde olan bu temel ilke, "su"dur.

 Önceleri başlangıç anlamına gelen "arkhe", günümüzde "ilke" anlamına gelir. O günden bu güne kadar olan süreçte arkhe birçok filozof tarafından araştırma ve tartışma konusu olarak ele alınmıştır. Daha sonra varlığın oluşumuna dair farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bir sınıflama yapmamız gerekirse de Thales’e materyalist demek yanlış olmaz.

 Su her şeyin hayat bulduğu bir tin gibidir. Nasıl bir insan nefes almadan yaşayamazsa, tüm varlıklar için su aynı derece önemlidir. Yeryüzünün suyun üzerinde tıpkı bir tahta parçası gibi yüzdüğünü iddia eder Thales. Maddenin karşısına sudan başka konabilecek bir şey yoktur. Madde canlıdır ve nasıl bir canlı hareket edip yer değiştirebilirse, canlı olan arkhe de hareket edip yer değiştirebilir. Su canlı ise, her canlı diğer canlıları kendinden yarattığı gibi su da diğer varlıkların yaratıcısıdır.

 Dikkat edilmesi gereken bir şey var ki bu da; Thales’in bu düşüncelerini sağlayan gözlemlerini "doğa"dan çıkarmasıdır. Varlığı anlamak için yine ona bakmamızın yeterli olduğu düşüncesindedir.

 Thales, sadece arkhe ile ilgilenmemiştir. Pratik konularla uğraşmış, astronomiye ve matematiğe de merak salmıştır. Bir güneş tutulmasının tarihini önceden hesaplamayı başarmıştır. Grek felsefesine başlangıç tarihi eklemek istersek bu tarih, o güneş tutulmasıyla aynı olacaktır. Yani 28 mayıs, M.Ö. 585.

 Thales bilim ve felsefe ile ilgilenirken, çevresindeki insanlar onu eleştirmekten geri kalmıyorlardı. En çok söylenen ise, felsefenin maddi bir geliri olmadığı ve gereksiz bir uğraş olduğu yönündeydi. Thales bu eleştirilere güzel bir yanıt vermiştir. Anlatılan öyküye göre;
"Thales yıldızları çok iyi biliyor ve araştırmalar yapıyordu. daha kıştan gelecek yılki zeytin ürününden fazlaca verim alınacağını hesaplamıştı. Bunun üzerine Milet’teki tüm zeytin basacaklarını (preslerini) çok düşük bir fiyata kiralamıştı. Zeytin zamanı geldiğinde ise istediği fiyata bu basacakları kiraya vermiş ve oldukça çok para kazanmıştı.”
 Thales’in amacı, kısa yoldan zengin olmak değildi. O, bir filozofun isterse her şeye sahip olabileceğini göstermek istemiştir. Peki, bu öykü sadece o dönemin insanlarına mı ders olabilir niteliktedir? Şüphesiz günümüz insanlarında da geçerliliğini sürdürmektedir. Thales’in öyküsü bir hatırlatma olsun, bugüne ve bugünün insanlarına. Filozofların tutkuları başka türdendir. Çünkü felsefe ilgilenenler için dipsiz bir kuyu iken, ilgisizler için kuru laf kalabalığından başka bir şey değildir.

 Felsefe, Thales ile başlamış ve halen devam etmektedir. Kimi zaman engellenmeye çalışılsa da, artık felsefe bitti demek mümkün değildir. İnsanoğlu var olduğu sürece felsefe de var olacaktır. Dogmaların hakim olduğu bir toplumda ne ilerleme görülebilir, ne de özgürlük yaşanabilir. Evet, belki Thales ile başladı felsefe ama Thales’ten çok sonra yaşayan Sokrates’in dediği gibi;
"sorgulanmamış yaşam, yaşanmaya değer değildir."



Kaynaklar
Felsefe Tarihine Giriş, Ahmet Cevizci, Paradigma Yayınları
Felsefe Tarihi, Ord. Prof. Ernst Von Asteri, İm Yayınları
Batı Felsefesi Tarihi 1, Bertrand Russel
Felsefenin Arka Merdiveni, Wilhelm Weischedel, İz Yayıncılık
Grek Felsefesi Tarihi, Eduard Zeller, İz Yayıncılık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder