...
Ben maviye inanırdım
Boynumdaki yorgun damarların mavisine
Beyaz dalgaları omuzlayan deniz mavisine
Denizin bittiği yerde başlayan göğün mavisine inanırdım
Bir de ensemdeki dövmeye inanırdım
Kuş Ölür Sen Uçuşu Hatırla.
- Füruğ FERRUHZAD
...
Ben maviye inanırdım
Boynumdaki yorgun damarların mavisine
Beyaz dalgaları omuzlayan deniz mavisine
Denizin bittiği yerde başlayan göğün mavisine inanırdım
Bir de ensemdeki dövmeye inanırdım
Kuş Ölür Sen Uçuşu Hatırla.
- Füruğ FERRUHZAD
Mutsuzum
Verandaya çıkıyorum ve hissediyorum parmaklarımla
Gergin cildini gecenin
Kimse takdim etmeyecek beni
Güneşe
Kimse götürmeyecek beni kırlangıçların şölenine
Uçmayı hayal eden kuş
Ölmek üzere
- Füruğ Ferruhzad
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet'nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Yok bir yanıtın "nereye" diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler'den Hisar'a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Mart ayında patlıcan, ağustosta karnıbahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar'dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.
Edip Cansever
biraz da kayboldum, yoruldum ama kaçmadım savaş yanlısı saçlarından.
kırdın diye seni suçlayamam. attığın taşların yönüne camlarımı ben taşıdım.
dağılışımı mazur gör. yediğim ilk kurşunsun.
çünkü ben burada ölürken, üzülme diye bağıramadığım çok şey var. ağlayarak başladığın bu yolu, ağlatarak bitireceksin. karşına biri çıkacak, canından çok seveceksin. geçmişini unutup, geleceğini mahvedeceksin. kahrolup, sonunda yine annene döneceksin.
13 yaşındayım daha ben. hiçbir şeyi bilmiyorum hayatta. ama sevmeyi biliyorum. ben seni çok seviyorum kübra. annemi sevdiğim kadar.
böyle böyle gölgene razı oldum, alıştım. ben annem hariç, sevdiğim her şeyde yanıldım.
tanrım beni niye terk ettin?
bana yara izlerini göstermiş, karşılığında da benim hiç yaram yokmuş gibi yapmama izin vermişti.*
niye canın yanarken dağ gibi durdun ki.
kabul et, tüm namlular sana dönükken bu siperlik işinde iyiydim.
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı, kendime rab bellemeyeceğim.*
için buza kesilmişken ateşi avuçladın.
niye?
sonunu bile bile uçuruma koştun.
neden?
kendimle kendim arasında gidip gelen yeni bir yol açtım. günler, niçin uzadığını, niçin kıvrıldığını bilmediğim bir sarmaşık gibi dolanıp durdu boynuma. dünya, bensizde dünyaydı, darılmadım.
benden bu kadar, katilimin gözlerinden öperim.
beni üzme
kendini de benimle üzme
sözümüzü üşütme
fazla açılma benden
çok açılma bana da
kendine de fazla açılıp da
içine düşme
geçmişe gül gönder
unutma
anılar da su ister
anılara iyi bak
bana bak
beni tut
bana tutun
beni orda burda
beni şunda bunda
unutma
bak
Haydar Ergülen
Saramadım seni hakettiğin gibi
Kafamda bin düşüncenin ayak sesi
Göremedim görmem gerekeni
Kuşlar beni sana hatırlatırsa
Nolur ihmal etme dinlemeyi
Yollar seni bana çıkarıyosa
Koş git en uzağa
Yok sevme beni
Beni affet
Affet beni
Gururumu ve bitmeyen endişemi
Tanımamıştım hiç senin gibisini.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
başkalarının düşünceleriyle değil.
"Üstümde yıldızlı gök" demişti Königsberg'li
"içerimde ahlâk yasası".
Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa?
İster gözünü oğuştur, istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
...
Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek
hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bir isim, hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.
"İsmet Özel / Sebeb-i Telif" şiirinden
Gir içeriye kapıyı kapat
Etme bi' kelime suratıma bak
Onca iş arasına bi' de kalp yarası kondurma
Seni bana yaz, beni de sana
Etme bi' kere naz
Nasıl çıkıca bu yokuşu biliyorsan
Gülümü soldurma
Koşarak kaçtığım hep kendimmişim meğer
İncinmez sandığım her yanımda kocaman keder
Belki durup dururken
Belki hiç beklemezken
Bir sarılsan geçer
Yollarım dikenli taşlı ellerimde
Fotoğrafın yüzünde aynı gülümseme
Sormadım neden sonumuz geldi böyle
Çok yazık...
Kollarım yuvan sarardı gökyüzünde
Yıldızım ağlarsan düşer ellerine
Korkmadım karanlığınla yüzleşmeye
Parladım..
Her şey yolundaymış peki bu yalnızlık neden?
Belki gitmek zorundaydın, fakat bu dünyaya bedel
Belki gelip geçerken
Belki yol üstündeyken
Bir kez uğrasan yeter.
Sen yalancı bir sonbahar
Ben sevdalı koca çınar
Kaç mevsim benden aldın?
Kaç sevda geri verdin?
Ruhum sana kanmam diyor
Hayat sende durmam diyor
Her nefeste son geliyor
Bildiğin sende kalsın
Sen yalancı baharsın
Artık senin olmam diyor
Söyle kaç bahar oldu?
Penceremde gül soldu
Belki de zaman doldu
Sevdiğim dönmüyor
Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan.
Yalnızlığın küçücük ellerini
Cömert yıldızların verdiği gece bahşişi kokularıyla
Dolduran bir pencere
Belki de konuk etmek için güneşi şamdan çiçeklerinin gurbetine
Bir pencere, yeter bana.
(Furuğ Ferruhzad / Sonsuz Günbatımı kitabından)