Baktım rüzgarsın sen
Baktım çamaşır ipini zorluyorsun
Hepimizin derdi güzel yaşlanmak sevgilim
Baktım bir kitabın sayfalarını çeviriyorsun.
Ayağına terlik giy
Bildiğimiz şeylerin taşında yalınayak geziyorsun.
Biz satranç oyuncusuyuz sevgilim
Üzerimizde kara bir leke, biz satranç oyuncusuyuz.
İnanıyoruz ceketlere, düğmelere,
İnanmıyoruz takvimleri savurarak gelen geleceğe.
İşte yitirdik bütün taşlarımızı darmadağınık oyun tahtası,
Bir tek şahımız duruyor sevgilim; o da evli, iki çocuk babası.
Kelimeler önümüze çıkıyor sevgilim,
Uykumuzu bölüyor buradan çocukluğumuza kadar
Buradan çocukluğumuza kadar bir telaş
İçi boş kuşları kovalıyoruz ve bir sebep arıyoruz
Herkese küsmek için
Hemen o cumartesi buluyoruz, hemen o pazar.
Yaşamak çukur yerlere doluyor diyorlar
Bu yüzden yıkıntıya dönüşse de yaşıyormuş insan
Ama hep yıkıldığımız yeter sevgilim, biraz da kekik toplayalım
Kıymetini bilmediğimiz şeyler var.
Yaşamak bir at gibi huysuzlanıyor kapımızda sevgilim
Geçen günlere üzüldük tamam yola düşelim.
Düşünelim: başka günlerin duvarı daha sağlam
Düşünelim: başka günlerin sokağı daha neşeli
Başka evlerin kadınları erkekleri tam bir kahraman
Tül perdeler uçuşurken başka evlerin pencerelerinde
Bizi bir kitabın sayfaları arasında kurutuyor zaman.
Ama baktım sen rüzgârsın sevgilim
Kitapları bir başından bir sonundan okuyorsun.
Başucunda bir bardak su
Beni başucumda bir bardak su gibi avutuyorsun.
Barış Bıçakçı