30 Aralık 2024 Pazartesi

Kim Bağışlayacak Beni?

Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.

Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim

var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.

Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,

geldikçe anlıyorum ki, biz,

bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.


_______________________________________

sen güzel insansın

herkes biliyor bunu

yaramı alıp uzak şehirlere gidiyorsun

- saçlarımı düz bir denize ısmarlıyorum


utanma! ayıp değil ki bu

bak ben utanıyor muyum?

kanayana kadar dizlerim, misket oynarken

hem unutma herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara.


__________________________________________

bir kuşun anısı kalmış bende, saklı

bundan gözlerimdeki kayalık,

içimdeki serseri buzullar

dürtme içimdeki narı

üstümde beyaz gömlek var.


__________________________________________

Aklıma suyun intiharı geliyordu hep

Şelale deyince

Divaneliği söylüyordum

Sana böyle akmaktan çok korktuğum içindi.


Birhan Keskin

29 Aralık 2024 Pazar

Grapon Kâğıtları

Sonra içime ve hatta dışıma kapandım. 

Küsmek gibi bir şey. 

Bir çeşit gölge fesleğeni. 

Bir çeşit olmayan hayat. 

Zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim. 

Epeyce göçebe yaşadım, sadece iki valizim oldu. 

Bir yığın insan tanıdım. 

Ama hep yalnızdım.


Didem Madak

bıktığım şeyler ve yeşil fanila

 gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan

sicim yağmur taklidi

bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan

bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.

parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut

onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla

parmağıma düşen bir damla kandı aşk.


seni sevince pazara çıktım sevinçten

enginar aldım ''süper enginarlar'' diye bağıran adamdan

oturup ağladım sonra, şaşırdın.

bu ''süper'' oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.

canımın acısıydın.

ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.

sevişmiştik.

evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri

sevişmiştik.

biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü

boşaltmış gibi

seni sevince kıpırdayan her şiiri

kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.


sonra gittin.

birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.

söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini

bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.

herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.

sonra gittin.

çocuk oldum bir daha, ağladım.

kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.

kitaplar, aşk, her şey.

her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.

keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım

sonra gittin.

beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.

keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.

çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.

söz dedim, söz verdim.

ruhumu gömdüğüm yer hala belli.

güneşi özledim, sonra seni

keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.


sonra gittin

gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda

sicim yağmur taklidiydi

artık iyice inceldi.


 didem madak